Bir İnsan Ne Kadar Şaşırtır?

Bir İnsan Ne Kadar Şaşırtır?

Uzun aradan sonra tekrar kağıdın başındayım, aklıma birkaç yıl önce yaşadığım bir olay geldi yine. Oldukça enteresan bir durumdu. Bir insan ne kadar şaşırtır diye soracak olursanız sanırım az sonra sizlerler paylaşcaklarım bu durumu belki açıklayabilir.

Bilmeyenler için söyleyeyim ben Gençlik Forever’da hizmet eden bir kardeşinizim. Şu fırtınalı, sarsıntılı, kararsız olan asrımızda sığınabileceğim çok sağlam bir kalem benim. Çok seviyorum ne yapayım, o da beni seviyor sanırım… 🙂 Neyse konuya dönelim. Bizim sokaklarda kart dağıtıp insanların sorularına cevap verdiğimiz aynı zamanda Gençlik Forever’ı tanıttığımız bir faaliyetimiz var. Bir gün İzmir’de Kart dağıtırken bir gencoyla karşılaştım. Hemen kartı uzattıp kardeşim merhaba işte Gençlik Forever’ı duydun mu diye sorular sordum. Tanıştık sempatik bir çocuktu. Sonra ben dedim ki biz Allah’ın varlığını, Kur’anın hak kitap olduğunu, Hz. Muhammed’in (a.s.m) hak peygamber olduğunu 2×2=4 eder derecesinde ispatlıyoruz. Senin de soruların varsa veya çevrende ateist, deist arkadaşın varsa bize yönlendirebilirsin dedim. Sonra merak ettim sordum.

+Müslüman mısın?

Dedi ki:

-Müslümanım

+Peki namaz kılıyor musun kardeşim. diye sordum

-Kılmıyorum dedi.

+Peki kılmamanın sebebi var mı diye sordum.

Biraz sustu sonra devam ettim. Bak Allah seni İnsan olarak yaratmış, sana mükemmel cihazat vermiş. Acaba sana bu kadar nimet veren Rabbinin bu küçük isteğini neden yerine getirmiyorsun? diye sordum.

Öyle bir cevap verdi ki. Sanki bir filmde çarpıcı bir sahne olur, böyle pat diye bir ses gelir, aktöre kamera yaklaştırılır siyah beyaz koyu bir efekt verilir,  ardından bir gerilim müziği… İşte aynı böyle bir halete büründü ortam.

Dedi ki: O istiyor diye kılmak zorunda mıyım.

Bir insan ancak bu kadar şaşırtabilir. Orada onunla belli bir müddet bu durumu tartıştık ama benim asıl söylemek istediklerim çok sonradan, Risale-i Nur ile daha çok meşgul olduktan sonra aklıma geldi. Şöyle ki.

Üstad Bediüzzaman Hazretleri diyor ki: “Kainatta en yüksek hakikat imandır imandan sonra namazdır. Namaz kılmayan haindir, merdudtur.” diyor.

Evet o şahıs bilmiyor, acaba ömrü ebedi midir? Hiç kat’i bir senedi var mı ki; gelecek seneye, belki yarına kadar kalacak. İçinde tevehhüm-ü ebediyet denilen bir his var. Nedir bir tevehhüm-ü ebediyet? Hiç ölmeyekmiş hissi, sanki ebediyen bu dünyada kalacakmış hissi.

Bilmiyorki namaza çok ihtiyacı var. Bilmiyorki kendini sadece maddeden ibaret sanıyor. Bilmiyorki onun ihtiyaçları sadece yemek içmek, havayı teneffüs etmek. Bilmiyor ki ömrü akıp gidiyor, hemde boşa akıyor. Bilmiyor ki kabirde yalnız, karanlıkta kalacak.

Hayır asla öyle değil. İnsan sadece maddeden ibaret sıradan basit bir varlık kesinlikle değildir. İnsanların maddi organları; midesi, gözü kulağı, dili, böbreği, dalağı, ciğeri, bağırsakları (fazla şey yapmayalım) olduğu gibi manevi organları da var. Manevi kalbi, ruhu, aklı, Latife-i Rabbani denilen her zaman Allah’ı arzulayan bir organı. Evet sen namaz kılmayarak ruhunu aç bırakıyorsun. Hergün 3 öğün doyurduğun mideni düşünüyorsun ama ruhunu hiç düşünmüyorsun. Onu aç bırakıyor, ona acı çektiriyorsun. Yakında ölecek farkında bile değilsin. Belki çoktan ölmüştür. İşte bu ruhi bunalımlarımız, boşlukta kalmalarımız, manevi yaralarımız hep Allah’tan uzaklaşmaktan kaynaklanan bir problem. Sorunun çözümü çok basit. Besle şu ruhununu, ona istediğini ver. Onu 5 öğün sadece yarım saatini ayırarak namaz kılarak besle. Kabrine bir nur gönder. Ahiretine bir bilet yap. Efendimiz (a.s.m) diyor ki:  “Namaz dinin direğidir.”

Biliyoruz ki, bir binayı ayakta tutan kolonlarıdır yani direkleridir. Bir ağacın dallarını tutan gövdesidir yani direğidir. Senin dinini ayakta tutan da namazındır. Namaz kılmadığın zaman istediğin iyiliği yap, istediğin hayrı yap. O yaptığın hayırlı amelleri ne ayakta tutacak? Demek O istediği için kılmak zorunda değilsin. Peki şu dünyada patronunun gözüne girebilmek için affedersiniz “hayvan” gibi çalışıyorsunuz. Günde 8 saat, 10 saat sadece 3000 TL için. Ama Allah sana sonsuz cenneti vaad ediyor yarım saatini vermiyorsun, enayilik ediyorsun. Namaz kılmak akıllı adamın yapacağı bir iştir. Senin aklından gerçekten şüphe etmek gerek. Bence bu işin temel sorunu İman zaafiyetinden kaynaklanıyor. Sen inandığın Allah’ı tanımıyorsun, bu hayata ot gibi yaşamak için gelmiş gibisin yazık. Kendini özgür zannediyorsun. Hayır sen nefsinin kölesi olmuşsun farkında değilsin.

Ey Bedbaht kardeşim. Ölüm gibi bir yaran var. Bu yaralarınla nereye gidiyorsun. Kafanı göre gezip tozmak özgürlük değildir. Asıl özgürlük Allah’a kul olmaktır. Çünkü aradığımızı verebilecek tek zat “O”.

Çok uzatmak istemiyorum aslında insanların bu düşüncesizliği beni çok üzüyor ama ne yapalım “Zarara kendi rızasıyla gidene merhamet edilmezmiş” Allah cenneti kazanmamız için o kadar güzel cazip yollar açtığı halde insanlar cehenneme girmek için kendilerine yedek motor takıp depar atıyorlar, ne kadarda komik ve acı verici bir durum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir